366 FETÖ’cü aklandı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), FETÖ üyeliğinden ceza 366 FETÖ’cüyü aklayan karar verdi. FETÖ üyeliğinden hüküm yiyen 366 kişinin başvurusunu değerlendiren AİHM, ByLock kullanma, Bank Asya’ya para yatırma, gazete ve dergiye abone olma, kurumlarda çalışma ve evinde F serisi 1 dolar bulundurmanın FETÖ üyeliği için makul şüphe oluşturmayacağını ileri sürdü.

AİHM İkinci Daire, 12 Aralık’taki Kolay ve diğerleri v. Türkiye davası ile Mecit ve diğerleri v. Türkiye davasında kararını açıkladı. Mahkeme, Türkiye’yi mahkum eden kararında FETÖ üyeleri lehine ihlal olduğuna kanaat getirdi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. Maddesinin C Bendini gerekçe göstererek (makul şüphenin gerekliliği) ihlal oluştuğunu iddia eden Yüksek Mahkemeye hukukçulardan tepki geldi. Avukat Nusret Senem, AİHM’nin Türkiye’deki yargı kararlarının delillerini değerlendirme yetkisi olmadığını söyledi. Avukat Begüm Ece Pazarcı da AİHM’nin yetkisini aştığını vurguladı.

MAKUL ŞÜPHE OLUŞTURMUYORMUŞ

366 FETÖ üyesinin Türkiye’deki yargılamalarında örgüt üyeliği delilleri olarak tanık ifadeleri, sosyal medya gönderileri, FETÖ/PDY yanlısı yayınlara sahip olmak, FETÖ’yle bağlantısı olan kuruluşlarda veya OHAL’le kapatılan kuruluşlarda çalışmak veya üye olmak, FETÖ kurum ve kuruluşlarına mali destek sağlamak, FETÖ’nün toplantılara katılmak veya toplantı düzenlemek, FETÖ üst düzey yöneticileriyle iletişim kurmak, FETÖ mensuplarıyla irtibatta olmak, FETÖ evlerinde kalmak ve FETÖ’nün emirleri üzerine çeşitli diğer faaliyetleri yürütmek gösterildi. Yüksek Mahkeme iki dava kararında da bu delillerle ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Mahkeme, başvurucuların ilk duruşma öncesi tutukluluklarının, ByLock mesajlaşma sistemini kullandıklarını, FETÖ/PDY’yi finanse ettiği değerlendirilen bankacılık faaliyetlerini, bazı FETÖ/PDY yanlısı yayınlara aboneliklerini, dosyalarında yer aldıklarını gösteren bilgilere dayandığını kaydeder. Kişiler, elinde ‘F’ seri numaralı ABD 1 dolarlık banknotları bulunan ve/veya FETÖ/PDY bağlantılı kurum ve kuruluşlarda görev yapan ve/veya bu kuruluşlara üye olan kişilerdir. Tutuklama kararlarında, başvuranların ByLock mesajlaşma sistemini kullandıkları iddialarının dikkate alındığı ölçüde, mahkeme, ByLock kullanımının, yukarıda belirtilenler anlamında ‘makul şüphe’ teşkil edecek nitelikte olmadığının halihazırda tespit edildiğini belirtmektedir.

Hükümet, başvuranların ilk tutuklanmaları sırasında iddia edilen suçu işlediklerine dair ‘makul şüphe’ bulunduğuna dair tatmin edici herhangi bir başka belirti, ‘olgu’ veya ‘bilgi’ sunmadığı için Mahkeme, tutukluluğu haklı kılan şüphenin ‘makullüğüne’ ilişkin Sözleşme’nin 5 / 1 (c) maddesinin gereklerinin yerine getirilmediği.”

‘90. MADDEYİ KALDIRACAĞIZ’

Aydınlık gazetesinin haberine göre, Av. Nusret Senem, uluslararası sözleşmelerin üstünlüğünü getiren Anayasa’nın 90. Maddesinin kaldırılması gerektiğini belirterek şunları kaydetti:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türk mahkemelerinin yerine geçerek delil değerlendirme yetkisine ve hakkına sahip değildir. Bu, Türk yargısının egemenlik hakkını tartışmaya açmak, Türk yargısına müdahale etmek anlamına gelir.

Bunu hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil. Türk mahkemelerinin bu durumu kabul ederek yeniden bir yargılama yapması kesinlikle söz konusu olmaz. “Anayasanın 90. Maddesindeki uluslararası sözleşmelerin Anayasadan üstün kılındığı hükmünün ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha kanıtlayan bir durumla karşı karşıyayız. Biz Türkiye’nin egemenlik haklarının uluslararası sözleşmeleriyle devrine kesinlikle karşıyız. Anayasanın 90. Maddesini kaldıracağız.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM’e böyle bir yetki vermiyor. 5. Maddenin c bendine göre delillerin makul olmadığı ileri sürülmüş. Bunlar Türk Ceza Kanunu’na göre yeterli makul delildir. Mahkemelerimiz kılı kırk yararak inceleme yapıyor. Sadece para yatırmak olarak yaklaşmıyorlar. Belli tarihlerdeki talimatların ardından yatırılan paralar bunlar.”

‘KAVALA’DA OLDUĞU GİBİ DAYATMA’

Bylock kullanmak, Bank Asya’ya para yatırmak ve diğer deliller, Türk yargısının en üst makamları olan Yargıtay ve Anayasa Mahkemesince örgüt üyeliğinin delili olarak kabul edildi. AİHM Türk yargısını bir kenara bırakan değerlendirme yapıyor. Bu son derece yersiz, yanlış ve hukuka aykırı durumdur. “Türk mahkemelerinin AİHM kararına uyma zorunluluğu yok. Dolayısıyla Anayasanın 90. Maddesini de kaldırmak lazım. Zaten kararda atıf yapılan Kavala kararı da Türkiye’ye yönelik bir dayatma olduğunu gösteriyor. Böyle bir uygulamaya Türk yargısı uymaya kalkarsa on binlerce FETÖ’cü hakkındaki hükümler çöpe gider. FETÖ’yle mücadeleye de büyük bir darbe olur.”

‘YETKİSİNİ AŞTI’

Av. Begüm Ece Pazarcı, AİHM’nin Türk yargısının delillerini değerlendiremeyeceğinin altını çizerek Yüksek Mahkeme’nin yetkisini aştığını aktardı. Pazarcı şu vurguları yaptı:

“AİHM; ülkemizin de kurucu üyelerinden biri olduğu Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak kurulmuş olan uluslararası bir mahkemedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerle güvence altına alınan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, tüzel kişilerin, devletlerin başvurabileceği bir merciidir.

AİHM; önüne gelen bir başvuruda, temel haklara; Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’ne uygun yargılama yapılıp yapılmadığına bakar. AİHM; bir temyiz mercii değildir ve ilgili kişinin suçluluğu/suçsuzluğu; delil değerlendirmesi gibi konularla ilgili karar veremez.

AİHM; önceki kararlarında da delillerin kabul edilebilirliği ve nasıl değerlendirileceğinin ulusal hukuk ve ulusal mahkemelerin yetkisinde olduğunu, bu konuda bir incelemesinin söz konusu olamayacağını belirtmesine rağmen; Yalçınkaya kararı ve son 2 kararında önceki kararlarından ayrılarak açıkça delil değerlendirmesi yaparak yetkisini aşmıştır.

‘ALMANYA VE FRANSA DA UYMUYOR’

Her 3 kararına birlikte baktığımızda; AİHM’in Türk yargısı yerine geçerek mahkemelerimizin meşru yargılamalarında değerlendirilen meşru deliller hakkında ‘delil değerlendirmesi’ yaptığını görüyoruz. Bu da bize ilgili kararların hukuki olmaktan ziyade ‘siyasi’ olduğunu düşündürüyor.

Bunun yanında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 46; AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu ve üye devletlerin buna uymayı taahhüt ettiklerini söylese de bugüne kadar Almanya, Fransa dahil olmak üzere birçok ülkenin AİHM kararlarına uymadığını gördük.

Fakat sadece Türkiye ‘insan haklarına uymaya, hukuka uymaya’ çağırıldı. Yani kendi mahkemelerinin verdiği kararlara uymayan Batı normal karşılanırken ülkemiz söz konusu olduğunda haklı olduğumuz davalarda bile hukuk tanımayan ülke muamelesi gördük. Bu; AİHM kararlarının günümüzde ülkemiz üzerinde siyasi bir yaptırım aracı haline geldiğinin en somut göstergesidir.”

BYLOCK’UN DELİL OLMADIĞI İLERİ SÜRÜLDÜ

AİHM, 26 Eylül’de FETÖ üyeliğinden hapis cezası alan Yüksel Yalçınkaya’nın Türkiye’de adil yargılanmadığını ileri sürerek Türkiye aleyhine karar vermişti. Mahkeme kararında Bylock kullanımı ve Bank Asya’ya para yatırma delillerinin terör örgütü üyeliğine gerekçe gösterilemeyeceğini iddia etmişti.

FETÖ ÜYELİĞİNDEN MAHKUM

Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi, Yüksel Yalçınkaya hakkında21 Mart 2017’de FETÖ üyeliğinden 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Hala cezaevinde bulunan Yalçınkaya’nın FETÖ üyeliği konusunda Bylock kullanımı ve Bank Asya’da hesabı bulunması delil olarak gösterilmişti. FETÖ’cü Yalçınkaya, 2020’de AİHM’e başvurarak Türkiye’nin mahkum edilmesini talep etmişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir